tamamlanmamış dizeler
rugan ayakkabıların ahşap zemindeki bıraktığı ses
sana bilet alan bir kadın
onun yanındayken uzaklara gidebilmen
işlemeli dolaplardaki kristallerin üzerinde
çöl rüzgarlarının bıraktıkları tozlar
kullanılmamışlığın değerinden pahalıya malolan lüksü
iki kişinin sevişme izlerini silen
ayrı ayrı yıkanmalar
insan kendi hayatına eşlik etmeye başlayınca
yaşlandığını farkediyor
çamaşır mandallarıyla, gerilmiş bir ipe tutturulan geçmişler
seyir kolaylığında
etkisi, ilerleyen zamanla azalan
ölümüne yakın insanın
başkasının geçmişine dönüşen...

sleep-less

eylül ayındayız
bu ay hakkında ne düşünmem gerekiyor bilmiyorum


şişkinlik
sindirim ve boşaltım sistemleri rutin seyrini bozmuş,
estetikten uzak bir vücut yapısının sinyalini vermekte


aşırı yeme!
açlığın dışında, endişelenilmesi gereken bir reaksiyon


aslında keyifli de geçen son birkaç gün,
gülümsemeler ortalamanın üzerinde


boşvermişlik
elbiseler ihmal edilmiş durumda, koku ve kir alışkanlık yapıyor


heyecan
beklenmeyecek kadar hızlı olsa gidişim, evime ulaşmam


uykusuzluk
nedeni bilinmiyor...

çivileri unutulmuş bir çarmıha
gerilmenin şansı
acıyı hissedemeyişim
başkasına ait bir fotoğrafta 
saklandım bu kez suçlarımdan
beni koruyacak birileri bulunur
doğumumdan öncesi topraklarda
aynı toz bulutu
fısıldayan bir rüzgar
birazdan yeni şeylerin kaybolacağını söylüyor
çalan şu düdük



Kahve algısı denemeleri, sekiz

sessiz kahve
her yudumda yalnızlığı şekillendiren
derin nefeslerle
ince bir soğuk,  işler bedene
özür dileyerek özlenen insanlar
hareketsizlikleriyle hatırlanır
kim daha suçlu bilemezsin
iki ayrı şehirde
iki ayrı masada
iki ayrı bardak durur
ne kadar diğerine aitiz
sustukça güzelleşen şehirler



Gün Hali

son atıklar beklerken
şekillendirilmiş kılıfın içinde
pozisyon sabitliğinin hali
sesler, suda kalan yansımalar
işaretlenmiş öyküler
kapı arkasında saklı
acelesiz bir boşaltım
yarısı - yarısı


--- --- --- --- --- --- ---


gerginliğinden kurtulan metal
tel, son yorgunluğu, uyuşmayı
giderdeki ızgarada unutulan
atıkların, saçları dökülen
kadının benzerliğinde, terapi
azizliğinde yalnız, kaç
gramlık tatil, dönüş sızısı.



ETNİK - GROTESK

    İlk etnik-grotesk denemesini beyninde tasarlayan adam, somut sunum çalışması için aceleci davranmadı. Belirginleşen bu eseri anlayabilecek -burada beğenebilecek de kullanılabilir- bir kitlenin yada kitle parçasının olmadığının farkındaydı. Etnik-grotesk kavramın olgunlaşması, şekillenmesi için atılması gereken adımlardan herhangi birisini atması muhtemel adam, ki yine bu kendisi, sözcüklerin üzerindeki tekrar etkisini bayağılığından kurtararak, başkalaşım geçirmiş iğrenç-komik bir pozisyona getirip, bütün bu birikimleri şifreleme teknikleri kullanarak sakladı.



TEMA-TIK KURGU / 2 DZLM

   
    Jaluziyi andıran göz kapaklarını yavaş yavaş kapatıyor,beyninde oluşan son duyum-sal ayrıntıları siliyor.Alnının tahmini 20-25cm üstündeki boşlukta,minik plazmayı andıran ekrana,muhteşem1hayal-kurgu sığdırıyor.Hatasız renkler ve şekillerle programlanmış asimetrik bir şehir[tepeden grnş].House/tribal gürültüye,rüzgar viyolaya benzeyen akustik performansıyla katılıyor[tp.duyuş].Çam ağaçlarının kokusu realiteden hyl-krgya sızıyor[illegal koku,tepeden olmayabilir].Dijital1huzur çarşaflarla bütünleşiyor[hemzemin, parelel temas].Olağan-üstü ambiyansı yutkunarak içine sindiriyor[tat, buraya reklam alınabilir].Uyumak istemiyor, biliyor uyuyunca, kontrolsüz, tanrı tarafından editlenen rüyalara boğulacak[trojen, dışsal efekt].

Kahve algısı denemeleri, beş

     Kreması arttırılmış bir sohbet, kamelyanın uyku getiren gölgesine, hatta serinliğine, eriyen bir buz kütlesine benzeyen, bahsettiğim kahvenin kreması bu, nevrotik bir dikkat dağınıklığına dönüşmesine az kala, birbirine aykırı hesaplama yöntemleri, gözlüğün yansımasından yeşile dönen gökyüzünü, uğurlamak için geçen saatlerle fişlenen günü, göğüslerini ortaya çıkarmak için bir beden küçük gömlek tercih eden, beyaz renk olması olası, kiralık iki yaşındaki dizel arabayla, aşırı tuzlu akşam yemeğini, ..., sildim hafızamdan.

21:17

21:17. 
Dört metre yükseklikteki bir metal yığınının üzerinde bulunan dijital saat göstergesinde yazan. Disiplinler Bütünlüğü'nde yaşadığımın ironik bir performansı, öğle sıcağından dolayı dudaklarımda ter tadı hissetmem. 
[Yerel saat İstanbul]. 




18 Haziran 2011

Kahve algısı denemeleri, üç

    Doğaçlama... Tavanda asılı pervanenin altına geçip, içeriye giren ilk kişiden pervaneyi çalıştırmasını beklemek. İçeriye ilk giren kadınsa, istediğiniz yardımı yapmadan önce, eylemin altında başka nedenler arayabilir. Bu arayış pervanenin anahtarını çevirip, masasına oturduktan sonra da devam eder. Eğer pervanenin anahtarını çevirmeden gidip masaya oturursa, kadın yine arayış içine girecektir. Fakat bu daha hafif bir arayış olacaktır. İçeriye giren erkekse isteğinizi, düşünmeye ayrı bir zaman ayırmadan anında yerine getirir. Yada verdiği olumsuz cevapla, yüzünüze ters bir ifadeyle bakıp, masasına geçer. Sandalyeye oturduğu anda sizi unutmuştur. İçeriye hiç kimse girmezse, bu yazınız tıkanıyor anlamına gelir.


    Bir şekilde içeriye birilerinin girip pervaneyi çalıştırdığını varsayalım. Masaya oturup kahve isteğine verdiğiniz "Kapalıyız." cevabına bozulup sinirli bir şekilde kafeyi terk etsin. Böylelikle çalışan pervane ile yalnız kalmanızı sağlamış olduk, yazıyı da tıkanmaktan kurtardık. Pervanenin sesi ve dönen görüntüsüyle sayısız hayaller kurdunuz, anılarınızı hatırladınız yarım yamalak. Hayalleriniz ve anılarınız da kötü olan hiçbirşey yoktu. Zaman ilerledikçe bu zahirilik ve ayakta durmak sizi yordu.Vazgeçmek üzereyken inadınız galip geldi, beklemeye devam ettiniz. Denemenize başlamadan önce tavanda farkettiğiniz örümcek ağı, pervanenin rüzgarıyla dağılmaya başladı. Duvardaki asılı olan, alkol firmasının logosunun bulunduğu promosyon saate baktınız. 14:40. Tahmin ettiğinizden daha az süredir ayaktasınız.


    Elektriklerin kesilip, kamusal hizmet veren - belirli ücret karşılığı - firmanın sizi kurtarmasını istediniz. Bu tarz kesintileri haftada birkaç kez yaşardınız. En olmadık zamanda karşılaştığınız kesintiler, yapmakta olduğunuz işi yarım bırakmanıza, siparişlerin beklemesine, hatta her zaman aynı radyo frekansının açık olduğu müzik sisteminin susmasına sebep olabilirdi. Modern hayat denilen zorunluluk, insanları bu tarz yöntemlerle kendine bağlıyordu. Mikrodalga fırın, elektrikli cezve, blender, kettle, müzik sistemi, pos makinesi, havalandırma, elektrikli pervane, tuvalet lambası.


         Yada kalabalık bir doğum günü grubu gürültüsüyle birlikte kapıdan içeriye girip - kapıda asılı şıngırdağın sesini dahi alt edebilecek bir gürültü bu. Kafenin sakin olduğu günlerde her kapı açılışında müşterileri rahatsız eden bir şıngırdak. Eskiden işler daha iyiydi, daha yoğundu - sürümden kazanacağınız paranın cazipliğiyle sizi denemenizden alıkoyabilir. Bir insan bütün hayatının geçtiği dört duvarla çevrili bir mekanda, ne kadar fazla hayal kurabilir ki! Aşina eşyalar, fabrikasyon yiyecek - içecek kokuları, müşterilerin birbirine benzer tarzları, siparişlerin sıradanlığı.


    Sizi çalışan pervanenin altında ayakta beklemeye iten sebep ne? Kötüye giden işleriniz mi? Ödenmemiş vergi borcunuzdan dolayı ihbar aldınız iki gün önce. Resmi daireler hiçbir işe duygusal bakmazlar, bir yanında rüşvet kokusu yoksa. - bu koku sanal bir kokudur, gıda ürünlerinden farklı - Ki sizin gibi küçük işletmelerin , büyük rüşvetlerle pek işi olmaz. Herşeyi Terkedip Çıkacağınız Keşfetme Yolculuğu' ndan önce yaşadığınız son statik mi? Eğitiminiz boyuncaiki yabancı dil öğrendiniz. Dünyanın heryerinde konuşan birilerini bulabileceğiniz İngilizce ve evlenip - boşanmadan önce kadınları entellektüel konuşmalarınızla baştan çıkardığınız Fransızca. Ana dilinizle beraber üç dil. Bunca güzel eğitimden sonra küçük bir kafe işletmek; üstelik yemekleri kendinizin yapmanız konusunda gereksiz bir ısrar. Aşçılık konusunda da işletmecilik kadar başarısızsınız. Sabit bir müşteri zinciriniz asla olmadı. Ailenizden kalan paranız da tükenmek üzere. Yaptığınız yemekleri eski karınız beğenirdi. Bu bilginin doğruluğundan sizde, karınızda, yazıyı yazan bende emin değiliz. Geçenlerde kafeye sizi ziyarete gelen, karınızla ortak arkadaşınız - ismini hatırlamıyorum - ondan bahsetti. Sanırım karınızla arasında bir ilişki başlamak üzere. Bu düşünce ziyaret bitince, uzun bir süre konsantre bozukluğu yarattı sizde. Saat 14:52. Yarın alkol firmasına yapmanız gereken ödeme tutarını gösteren belge - bu fatura- yazar kasanın yanında ucu kıvrılmış bir şekilde duruyor. Böylelikle ekonomik durumunuz, diğer sebeplerden daha fazla ağırlık kazanıyor.


    Saat 14:57. Yalnızsınız. Bu geçerli bir sebep değil. Çalışan pervaneyi tavana bağlayan kalın ipin bir bölgesinde yıpranmışlık, incelmişlik gördünüz. Başınıza düşen bir pervane sizi hem denemenizden, hem de sıkışıp kaldığınız hayatınızdan kurtarabilir. Ertesi gün gazetelerin üçüncü sayfasında " İntihar mı, cinayet mi?" başlıklı sıradan bir haber. Komşularınız birkaç gündür garip davranışlarınızın olduğunu söylemişler. Üstelik berberden borç para dahi istemişsiniz. Daha gerçekçi bir kurtuluş gerekir, sizi çalışan pervanenin altında ayakta beklemekten kurtarmak için.


    Bir şekilde içeriye girip, pervanenin anahtarını çevirerek masaya oturan - masanın etrafındaki sandalyeye oturan - ve sizden kahve, hatta kahve ve çikolatalı kek isteyen adam yada kadına "Hayhay efendim." dedikten sonra, çalışan pervanenin altında durmaktan vazgeçtiniz. Kafede oturan herkesin görebileceği tezgahın arkasına geçtiniz. Ortamın hijyenik oluşunu başkalarının farketmesi sizin için onur duyulacak bir davranıştı.  Keki - çikolatalı keki - mikrodalga fırına ısıtmak için koydunuz. Başlat düğmesine basarken, fırının sol üst köşesindeki dijital saate baktınız. 14:38 yazıyordu, siyah zeminin üzerinde mavi renkle. Kahve makinesine doğru döndünüz, masada oturan adam yada kadına uzun süredir konuşmadığınız için çatlak çıkacağını bildiğiniz sesinizle "Kahveniz nasıl olsun?" diye sordunuz.


    
   




   

Kahve algısı denemeleri, bir

     Kahvemden bir yudum daha içerken gözlerimi kapattım. Sağ taraftan bir iş makinasının sesini duyuyordum, sağ elinde okumakta olduğum kitabın ağırlığı. ılık kahve tadının vücudumdaki seyrini hissediyordum, sanki yeni döşenmiş altyapı borularına ilk kez su veriliyormuş gibi geldi. Ismini bilmediğim bir kuşun ötüşünü ve anlaşılmayan anonsu da duymayı es geçmedim. Otuzlu yaşlara dayanmış evlenmek için can atan bir kadın sesi olduğuna bahse girerim. Çam ağaçlarının kokusu, bir an içnde beni çocukluğumun geçtiği şehire götürdü. Öğretmen kontrolünde zorunlu gidilen, merak etmediğim hayvanat bahçesi gezilerine. Hemen olduğum ana geri döndüm. Görme özürlülerin duyma ve koklama konusunda üstünlüklerini bir kez daha anladım. Gözlerimi açtım, plastik bardakta ki kahve aynı sıcaklıktaydı, belli ki fazla zaman geçmemişti.


Birgün

   Koridordan gelen seslerle gözlerimi açtım, yatağımdan kalkmak için acele etmedim. Güzel bir rüya gördüğümü dudaklarımdaki büzüşmeden hissettim. Hatırlamaya çalıştım, başaramadım. Hafızama küserek ayışığını seyretmek için pencere kenarına doğru yürüdüm. Gün ağardiğı için ayışığından hiçbir eser kalmamıştı. Koğuştaki herkesi öldürdüğüm için akşamdan beri bir sessizlik vardı. Burnum kokuya alışmış sanırım, rahatsızlık duymuyordum. Dolabımı açtım, lekesiz siyah tişörtümü ve pantolonumu giydim. Ayakkabılarımı almak için dolabın alt gözüne doğru eğildim, belimde hafif bir ağrı hissettim. Yatarken üşütmüş olmalıyım. Tıraş takımlarımı alıp tuvalete doğru yürüdüm. Koridorda herkes at yarışına kupon yatırmak için aceleci bir tavır içindeydi sanki, geç kalınmış görev telaşları. Usul usul adımlayarak tuvalete gittim. Gözlüğümü yanıma almadığım için kendi kendime “akılsız baş, akılsız baş” ikilemesiyle hakaret ettim. Tıraş sırasında bekleyen hiç kimse bu ikilemeyi duymadı, sessizliğime hayran kaldım. Gözlüksüz, bozuk gözlerimle tıraş olarak kendimi cezalandırmak istedim, başaramadım, yüzümün hiçbir yerinde kanayan yara yoktu. Öteberilerimi yerleştirdikten sonra alt kata inmek için merdivene doğru ilerledim. Merdivenin alt trabzanında oturmuş ağlayan bir kız çocuğu gördüm, yanaklarına akan gözyaşları ışığın yansımasıyla parlıyordu. Bunun bir yanılsama olduğunu biliyordum, önemsemeden hızla kahvaltı yapmadan bölükten dışarıya çıktım. Ne yapacağına hakim olamayan, kararsız bir yağmur gökyüzündeydi. Aptal birkaç günaydın zorunluluğuna boyun eğmeden yürümeye başladım…  


gölgede bırakılmış üçgenler

gölgede bırakılmış üçgenler
elinizde ıslaklıklarını hissedebilirsiniz
ağırlıkları hafife alınmış
zarar vermemek için sözde
zevkleri yarım bırakılmış
kokuları, hayal edince aklınızda
doğum lekeleri, önceki hayatlarından bir iz
dokunsan, daha da ıslak.,.