Birileri gelir, girer kapıdan içeri
Birileri sana dokunmayı, dokunulmayı hatırlatır
Üzerine örttüğü kokudur, gece değil
Seni sana anlatır
Titremez elleri, korkmaz
Biraz utangaçtır, belki yaşamamışlıktan
Sorular yoktur, sözcükler eksik
Kelebeği kelebek yapan, basit bir denklem
Birileri gelir, sana üşümemeyi öğretir
Terli yatak ikiliklerinde
Soluklar çıkardığı seslerle kalmaz
Eskilerden uzak, yeni bir aşka taşır seni
Beklersin, susmaz istemezsin.
İçinden geçen ıslık
Islak bir geceye açılan kilit
Bu döngü her sene yaşadığın tekrarlar gibi olmayacak
Uyanınca gerçekten büyüdüğünü anlayacaksın
Ve silmeye başlayacaksın
Sevdiğin, sevmediğin, sana ait olmayan bütün izleri
Büyüyecek ve başkalaşmaya başlayacaksın
Ben yıllar sonra torunlarına anlattığın bir hikayede gülümseyeceğim
Gözlerinin içinde gözlerim kalacak
En çok yaşlılıktan öleceksin
Ben…

Yabancılaştırmak…

            Yabancılaştırmak…

            Kendi yaşadıklarınızı, isteseniz de yaşayamadıklarınızı neden başkalarının öykülerine taşırsınız. Yazıyı zenginleştirirsiniz, süslersiniz. Hatta abartırsınız, bir ya da daha fazla dosya kağıdının üzerinde sunarsınız. Bir dergi, gazete, güvendiğiniz – yazılarınızı anlayabilecek-  bir arkadaşınıza. Yapılacak yorumları, düşünceleri merak etmezsiniz. Üzerinizde mastürbasyon yapmanın rahatlığı gezinmektedir sanki. Kısık sesli sözcüklerle, insanları anlayabilmekteki yeteneğinizi anlatmaya çalışırsınız. Ukalalığınız mütevaziliğinizin arkasına saklanamaz. Aslında bu da sizi engelleyemez, ne iseniz osunuzdur.  Ama ortada etik olmayan bir davranış vardır. Kendi öykünüzü bir başkasının öyküsü olarak satmaya çalışmaktasınızdır. Bir emlakçının kendi dairesini, başka birisinin dairesi olarak göstermesi, tek kazancının aldığı komisyon yalanına sığınması gibi.

            Yabancılaştırmak…

            Neden öykülerinizdeki karakterleri başkalarına yüklersiniz. İsimleri değiştirip, mekanları değiştirip güvenliğinizi mi arttırırsınız. Yoksa kendinizde, sahip olduğunuz rol yeteneğini mi küçümsersiniz. Bu çelişki midir, yetersizlik mi. Üzerinizde yazı yazmanın verdiği rahatlık dururken, bu yazıları paylaşmak, paylaşabilme isteği nereden çıkar. Beğenilme arzusu. Öyküde çektiğiniz acıyı kullanarak, fark edilme isteğini yaşarsınız.

            Zaman…

            Bu yazıyı yazdıktan bir süre sonra ya beğenilme arzusu yaşarsınız, ya da öyküleri saklamakta olan ustalığınızla gurur duyarsınız. Bu güzeldir. Hata yapıp bir gün yazdıklarınızı tekrar okumak isterseniz, yanılırsınız. Öyküde çektirdiğiniz acıları yaşarsınız. Bu sizin öykünüzdür.

            Yabancılaştırmak…

            Kendinizi rahat bırakabilmeniz için oynadığınız, masum olmayan oyunlardır. Ve yalandır. 



Yolculuklar Öğretir 01:

Senin bende aradıkların bilmediklerin
Benim sende unuttuklarım bilmediklerim



24 Ağustos 2010 / Karaman
seni, senden çalar bu şehir
zaman ucube bir çocuk olarak kalır, senden
benden bir sızı kalır
yine benim anlayacağım dilde
susarım piç bırakmamak için yalnızlığımızı


şarabın sonuna gelince
sokratesin düştüğü vahim
                             durumu anlıyorum
yine de şükretmiyorum
                           elmanın gerçekliğine
çığlıklar bir asrı kapatıp
                               yenisini açıyor
hiçbiri iç açıcı değil.

bencil şiir


şemsiyeni açma, yağmur benim
gideceğin yerde bırakacağın iz, benim
sussan, önceki halin benim
suskunluğundan öteyim
sen üşüyorsan, ceketinden çok
rüzgarın benim.

sadakat

         Sadakatini bir kadeh şarap gibi sundun
         Sonra sustun...
         Güzel aşk, sen nelere kadirsin
         Hoşgörüne sığındım.




        bir şarkı söylemeye başladın kendi halinde
        ve odada yürümeye
                           bir o yana bir bu yana
        çaya uzanıp bir yudum aldın
        ben durmadan şarkını dinledim
        saate baktım
        çayın bitti,ekmeğin ve şarkın
        ceketini giydin
        kapıyı açıp arkana dönmeden
        bir melek gibi çıkıp gittin
        ben gittiğin sokağa baktım
        sonra saate, soğuktu...

lunafunk

lunafunk girizgah










sahte aksiyon









durum değerlendirmesi










nerede yanlış yaptık











tek taraflı huzur












Taner Tunç
Barış Saraç

Photo: İlke Güliz Gıran

Edit : Barış Saraç
İstanbul
Bir vapur azizliği, hatalı çekilmiş fotoğrafın
teknolojinin yardımlarıyla düzenlenmesi

Burgaz Ada yolculuğu...





Photo : Canip Serten
Edit: Barış Saraç
            Yetersiz güvenlik önlemlerinden kaynaklanan bir patlama...
            Yüzlerce ölüm
            Çalar saatin pilinin bitmesi
            İşine ilk kez geç kalan bir adam
            Ve hala aynı keyifli akşam yemekleri yiyen bir aile

            Birşey itiraf edeceğim
            Seni özleyeceğim

            Aziz uykusundan uyanmış
            Şizofren bir geceyi kovalamakta
            En iyisi önemsememek sevgileri
            Oysa önce ellerimi tutmuştu
            Sonra göğüslerimi sıktı
            Ben birşey yapmamıştım
            Sallandım durdum

            Birşey itiraf edeceğim
            Seni özleyeceğim

            Gürültü ile yaşlanan bir yaşam
            Dün aptal bir gitaristle içtim
            Ve sustuk
            Eksik ölçüde kalmamak için en azından ben

            Birşey itiraf edeceğim
            Seni özleyeceğim